HABERLER

Dr. Sadık Top’un Kaleminden: Sokak Köpekleri Hakkında

Evcil: Eve ve insana alışmış, evde beslenebilen, kendisinden yararlanılabilen hayvanlara denir. Ancak, kedi, köpek gibi hayvanlar bulunduğu ortama göre zamanla yabanıllaşabilir.

Hayvanların evcilleştirilmesi süreci:

Mağaradan eve/köye/şehre insanoğlu tam 12 bin yıldır hayvan dostlarıyla birlikte yaşıyor. Bu uzun süreç hayvanların büyük bir çoğunluğunu kendi ihtiyaçlarına uygun olarak dönüşüme uğrattı. Kurtlar, bize en sadık yaratıklar olan köpeklere, yabani koyun olarak tanımlanan "muflon"lar ise bizi eti ve sütüyle besleyen koyunlara dönüştüler...

Evcilleştirmenin ilk adımları, bun­dan tam 12 bin yıl önce, Neolitik Çağ'da görülüyor. İlk evcilleştirilmiş hayvanlara Ortadoğu'da,

Etnologlara göre, evcilleştirme şöyle bir evrim izliyor:

M.Ö. 12.000 yılında insan, ilk olarak köpeği,

M.Ö. 7000 yıllarında domuzu ve ke­çiyi,

M.Ö. 6300-6500 yıllarında inek ve koyunu,

M.Ö. 3500 yıllarında ke­diyi ve

M.Ö. 3000 yıllarında da at, eşek ve deveyi evcilleştiriyor.

İnsan oğlu kendi varlığının bilincine erdiğinden beri başka hayvanlara ilgi ve yakınlık duymuş, hatta bazı dönemler at, köpek, boğa, vb hayvanlara bağlanmak, duygusal ve kültürel yüceliğin simgesi olagelmiştir. İnsanlar evlerinde ve yakın çevrelerinde besledikleri hayvanlar, karıncadan, file kadar pek çok çeşitlilik gösterir ama bu geniş yelpazenin içinde köpekler her zaman önde gelmişlerdir. Farklı türler arasında en gelişmiş iletişim, insanla köpek arasında olandır.

Köpeklerin zekası, bağlılıkları, özverileri ile ilgili pek çok öykü dilden dile söylenir, gazetelerde, dergilerde, kitaplarda yazılır, bazı sinema filmlerinde seyredilir. Bütün bu öyküler, köpeklerin bizim istek ve buyruklarımızı anlayıp, onlara uyabilme yeteneklerinin kanıtıdır. Kısacası, köpekler insanlara karşı diğer evcil hayvanlardan çok daha duyarlıdırlar. Hatta bazı kişiler, köpeklerinin kendilerine bir takım insanlardan daha çok anlayış gösterdiklerini ileri sürerler.

Sokak köpekleri:

Binlerce yıldan beri evimizde, bahçemizde, ahırımızda, samanlığımızda,, tarlamızda bizimle birlikte yaşayan, evimizi, sürülerimizi yabancılardan koruyan ve besinlerimize ortak olmayan, sadece soframızdan artanlar ile beslediğimiz bu kadim dostlarımızı şimdilerde yaşadığımız şehirlerin sokaklarından, parklarından, meydanlarında da kovuyoruz, dövüyoruz, işkence ediyoruz, yaralıyoruz ve ormanlara, çöplüklere atıyoruz! Ya da barınak denen hapishanelerde ya aç bırakarak, ya da zehirleyerek öldürüyoruz. 13 Temmuz 2018 günü Nevşehir-Acıgöl ilçesinde görüldüğü gibi, çöp arabasına canlı olarak atılıp preslenerek tanımlanamaz bir vahşet ile öldürülüyorlar. Neden?

Bazı haber sitelerine göre, sadece İzmir'deki sokak köpeği sayısı (2015 verilerine göre) 400 bin'in, sadece Ankara'daki sokak köpeği sayısı (2008 verilerine göre) 100 bin'in üstündedir. İstanbul’daki köpek sayısının bunlardan kat kat yüksek olduğu söylenebilir. Bu köpeklerin ezici çoğunluğu ormanlarda, belediyelerin çöp döktükleri yerlerde ya da kovulmadıkları/dövülmedikleri sokaklarda yaşamaya çalışıyorlar.

Özetle, “sokak köpekleri ” bir sorundur ve çözülmesi lazım. Ama bu konuda, belediyeler, veterinerlik fakülteleri, hayvan hastaneleri, gönüllü hayvan hakları aktivistleri, sosyologlar, imamlar ve öğretmenlerin katılacağı paneller düzenlenerek çözümler üretilmeli.

Köpeklerin öldürülmesine kesinlikle karşıyım. Belediyeler-Veterinerlik Fakülteleri- Hayvan Hastaneleri –Gönüllü Sokak Hayvanları Aktivistlerinin kurdukları derneklerin işbirliğiyle kısırlaştırma işlemiyle çoğalmaları kontrol altına alınmalıdır. Hasta, yaralı, engelli köpekler tedavi edilmelidir. Köpek üretim çiftliklerinde satılmak üzere kontrolsüz biçimde çiftleştirilen hayvan üretimini yasaklanmalı, yurtdışından satılmak üzere getirilen köpekler gümrüklerden içeri sokulmamalıdır, sahiplenilen hayvanlara cip takarak kayıt altına alınmalı, hayvan beslemek isteyenleri ön psikolojik elemeden geçirilmeli, hayvan ticareti yapılan dükkanlar (petshoplar) hemen kapatılmalıdır.

Erdem:

Sokrates, Platon ve Aristoteles başta olmak üzere, hemen tüm Yunan düşünürlerine göre, bütün insanlar için nihai amaç mutluluk (eudaimonia), insanı mutlu kılacak şeyin ise “iyilik” tir.

İyi, her şeyin arzuladığı şey; Erdem ise iyi’ye yönelme huyudur.

Özetle, konuşma yetisi olmayan ancak duygularını (acılarını, açlığını/susuzluğunu, kızgınlığını, bağlılığını, vb) gözleriyle ve vücut hareketleriyle ifade etmeye çalışan bir canlı olan ve çocukluk çağını aşamayan insan gibi de değerlendirilen köpeklere , özellikle sahipsiz köpeklere (sokak köpekleri) yardım etmek “iyi”ye yönelmek, yani erdemli bir davranıştır.

Ülkemizde köpek- insan dostluğu yeniden keşfedilmeli. Bu konuda okullarda öğretmenler ve camilerde hocalar çok önemli rol oynayabilirler. Okullarda çocuklarımıza erdemli davranışlara, yani iyiliğe yönlendirecek eğitim verilmelidir. Öğretmenler çocukları erdemli davranışlara, imamlar erişkinleri Allah’ın yarattığı her canlıya “merhamet” etmeleri, yardım etmiyor veya edemiyorlarsa zulüm etmemeleri gerektiğini öğütleyebilirler.

Belediyeler, şehrin caddelerine “sokak hayvanlarına zulüm etme “ tabelaları asabilirler.